Rez ben de meraktayım. Teknoloji üretemiyorlar ondan olabilir. Bir yandex var bildiğim rus malı.

Bana kalırsa
1- Abd ambargosu
2- Ekonominin petrol ve doğalgaza çok bağımlı olması
3- Ülkedeki rüşvet ve yolsuzluk
4- Oligarkların ekonomideki hakimiyeti
5- Jeopolitik riskler ve bunun ekonomiye etkileri

yeni yeni demokrasiye geçiş yapan hatta yapamayan bir ülke çünkü. altyapı sağlam. işsizlik düşük. hemen hemen herkesin evi var. bu durum sanırım ülkenin demokrasiye adım atmasını yavaşlatıyor.

yoksa basın özgürlüğünde vesaire Türkiye ile aynı ligte. zenginleri aşırı zengin ve nüfuzlu. belli başlı milyaderler değişik değişik sektörleri ellerinde tutuyor. buna devlet de karşı çıkmıyor hatta ülkeyi yönetenler de o tayfadan.

yabancı yatırımcı gelince kendi çıkarları etkileniyor diye o yabancı yatırımcıyı kaçırıyorlar falan.

bana rusun birisinin anlattığı şeyler bunlardı.

rusyadan bağımsız benzer coğrafyadan bir örnek vereyim: ukraynaya bu sene bir ikea açılmış. yıllar önce açılması planlanmış hatta araziyi vesaire almışlar. sonra yasal işlemler yapılırken karşılarına çıkan herkes rüşvet istemiş. adamlar haklı olarak kızmış ikeanın rüşvete verecek parası yok deyip çekilmişler.

rusyada'da tıpkı bizde olduu gibi aşırı merkeziyetçi bir yapı var.
merkeziyetçi ekonomiler, ilerleme gösteremiyor; yaşam kalitesini düşürüyor.

!-abd'nin 1950'den itibaren uyguladığı "sscb'yi çevreleme" politikası.
2-rusya'nın ekonomik ve ticaret anlamda bir network yaratamamış olması.
3-sscb döneminden kalma sovyet alışkanlığı olan "bireyselcilik" sisteminin gelişmemiş olması. buna bağlı olarak yeni gelişimlere açık olmamaları.

bence temel sebep, sosyalizmin ugradigi ulkelerin kolay kolay toparlanmayacagi icindir.

ayrica abd-putin(rusya demiyorum) arasi hic hos degil, olmadi ve sanirim olmayacak da. abd ambargolari+1

Elbette değildir ama temizini (ve düşük kilometrelisini) bulmak gerçekten çok zor. Bence nefis araba.

Fransız dökülür. (Bu yüzden temizini bulmak zor)

Bizde var 3 senedir biniyoruz sorun varsa cevaplayabilirim tam bir Yahudi mercedesi

Niye kerizlik olsun. bu dünyaya bi kere geliyorsun. istediğin arabaya bin.

değildir. alan arkadaşım gayet mutlu.

2.0 motorlu manuel vites.

bence dereyi görmeden paçayı sıvama

olası reddedilme durumunda bira çubuk kraker parası yaparsın onu, iyi gelir.

ayrıca bir insana verdiğin değeri maddiyat ile belli etmek daha kötüsü karşı tarafın maddiyat ile bunu doğru orantıda tutması da bana mantıksız geliyor.

300-400 tl limit koyarak hediye alıyorsunuz insanlara ondan sonra hediye diye alınan kitabı beğenmiyorlar. alıştırmasanız keşke.

Yaşlar kaç bilmiyorum ama bence abartma. Karakalem, tablo filan bence sevgili seviyesinde şeyler. Kendin çiziyor olsan neyse.

Aranızda lafı geçmiş, “Bak, unutmadım!” tarzı bir şey daha iyi olur. Resim seviyorsa en sevdiği tablonun baskısını alabilirsin, bir yeri çok görmek istiyorsa oradan kart göndertebilirsin veya o şehrin Starbucks mug’ını bulabilirsin. Sevdiği tatlıdan yapıp verebilirsin. Kitabı beğenmiyorlar demişler, en sevdiği kitabı ciltli şekilde alıp içine not yazarak kendisine verebilirsin. Tabi kitabı okuyacaksın. “Senin önem verdiğim şeylere ben de önem veriyorum.” mesajı verir. Böyle şeyler yani.

hoşlanma aşamasında biri bana 300-400 liralık hediye alsa rahatsız olurdum.

bence beğendiğiniz ve okumasının ona bir şeyler katacağını düşündüğünüz bir kitap veya aynı şekilde dinlemesini isteyeceğiniz bir albüm olabilir. hayatına bir etkiniz olmuş olur böylece.

tarafların cinsiyeti ne çabuk belli oluyor böyle konularda. git en pahalı en güzel çikolata , lokmalık pasta vb bisey al yada içmeyi seviyorsa baileys al. hem arkaları kalkıyor hem de rahatsız olup beğenmiyorlar. okumayı seviyorsa d&r çeki falan al ver. kasma hacı

Viski al.

Müzik kutusu al.

amerikada basit işlerde para kazanmak ayıp değil, ama memur çocukları bile burada garsonluk yapmak istese ailesi izin vermez. para kazanma konusu önemli.

burada aile çocuğuna çok koruyucu yaklaşıyor ve özgürlükçü değil.

Devlet çocuklara değer veriyor ve çocuk bunu görüyor. O sebeple gerektiğinde ailesine karşı gelse bile ecel'in bahsettiği gibi köprüaltına düşmeyeceğini biliyor.
Bizde durum iki uçta; bir kısımda sebebi bilinmez sonsuz bir özgüven var; çocuk biliyor ki anası-babası onun için canını verir, onun üzerinde etrafına, ana-baba da dahil (buna özgüven mi demeliyiz bilemiyorum) sataşıyor. Bir grup sa farkında ki ana-babası düşse yerden kaldırmayacak pısıp kalıyor.

Özgüven var ama taşak yok bizimkilerde.

Otur konuş herkeste ego 1500 ama sor anasıyla oturuyor halen.

Sebeplerinden biri ekonomik tabi. Bizde genç yaşta işe girip çalışsan asgari ücret bile vermezler. Kaldı ki asgari ücret verseler bile ev oda tutup yaşaman imkansız gibi bir şey.

Abd'de falan gidip McDonald's da bile çalışsan saati 9-12 dolar arası kazanırsın. O parayla da en pahalı şehirde bile boktan bir oda tutup yaşama şansın var. Bizde erkek çocuğuna bile tecavüz ederler o yaşta sahipsiz kalınca.

Bence maddiyattan önce aile ile olan ilişkiler, kültür vs.
Hele ki kadınlar için. Bekar bir kadının ailesiyle aynı şehirde olduğu halde ayrı ev tutup yaşaması (maddi durumu müsait olsa dahi) hala İstanbul' gibi bir metropolde bile çok zor. Yapan kadınlar tabii ki var ama çoğunluğu bunu yapamıyor.

özgüven ne alaka ya?

ben çok yüksek maaş alsam çok param olsa niye ailem ile yaşayayım ki?

yaş 18 olur olmaz ayrılırım.

1- ülkenin ekonomik koşulları buna izin vermiyor. Yurtdışında işsizlik düşük. millet her tarafta iş bulur. sosyal haklarıda devlet güvencesinde.

2-anne-babanın çocukken aşırı koruyucu tutum sergilemesi. "onu yapma ayıp, bunu yapma ayıpi el alem ne der?" diye diye millet özgüvensiz yetişiyor.

gelişmiş ülkelerde ülke dinamikleri herhangi bir bireyin orta ve üst düzey hayat yaşayabileceği bir standart sunuyor. amerika, avrupa gibi ülkelerde bir dükkan kirala zeytinyağı sat 5 yılda 15. dükkanı açarsın. ben tuğladan değil ahşaptan ev yapıyorum de 6.yılda site kurabilirsin. şaraba bal katıp satıyorum de 7.yılda kralsın. sistem ve ülkelerin dinamikleri bu şekilde. şimdi mesela kore, Taiwan bu şekilde.

orta ve düşük gelişmişlik seviyesindeki ülkelerde ise bu dinamikler yok. paran olsa bile batma ihtimalin yüksek. örneğin türkiye. dev gibi firmalar iflas eşiğinde.

yani ülkenin dinamikleri ile alakalı. kişiler ile bir alakası yok.

bunu memur çocukları neden hep çalışan oluyor zengin çocukları neden hep patron oluyor gibi de düşünebilirsin.

zenginde baba'dan gelmezse dayıdan gelir olmazsa amcandan haladan teyzeden gelir para.

memurda ise zaten en okumuş adam odur sülalede.

peki çözüm nedir? sorarsanız söylerim.

not : 5 yıldır eu ve tr'deki startuplara danışmanlık veren bir firma sahibiyim. görüşlerim eu ve tr'den neredeyse aynı işi başlatıp eu'da yürüyen tr'de yerinde sayan firmalardan oluşuyor.

Benim annemler 5 kardes, 4 u sorunlu mesela benim annem babam ayri, kuzenimin babasi ayyaş, otekinin annesi manyak, digerinin metresi var. Olaylar, olaylar. Aileler hep sorunlu.

En duzgun olmasi gereken, sorunsuz aileye sahip kuzenlerimin buyuk olani uyusturucu kullaniyor ailesi bas edemedi. Kardesi de annesiz hic birsey yapamaz, tikleri var, belki aylik 5 bin harclikla uyduruk bi ozelde okuyamadi, 3. Sinifa gecemedigi icin birakti.

Digerlerinde ise basarili olan da var ama olmayanda ama herkes kendi yolunda ilerliyor. Kendini kurtarmak icin cabaliyor. Aileye bagimlilik yok. Annem bize hep, calisirsaniz kendinize, bana mi okuyosunuz, calismazsaniz ben 100 lira harclik veririm evde oturursunuz der.

Teyzemse, 25 yasinda dersaneye gidecek ogluna araba alacak (lise kursu icin, kpss kursu falan degil). Bi dukkan acin, calissin dedim, ogullarini kiskaniyor durumuna dustum. Bu adam ailesini birakir mi? Ben de olsam birakmam.

Aslinda demek istedigimi tam anlatamadim ama, aileler cocuklarini kendilerine bagimli hale getiriyorlar. Bir de egitimsiz insanlar olunca yönlendiremiyorlar. Cocuklarinda bir amaclari olmuyor oyle mal gibi yasiyolar.

Bir genç iş arkadaşım var. 24 yaşında. 19’undan beri anne-babasının evinde oturduğu odaya kira veriyor, çocukluğundan beri büyüdüğü evde. Ötesinde, annesinin yaptığı yemekten yiyemiyor. Buzdolabında rafları ayrı. 19 yaşındaki bir öğrencimi de annesi evden kovmuş “Babanla sevişemiyoruz sen doğduğundan beri. Bağıramıyorum. Git de düzgün düzgün sevişelim. Evliliğimi mahvettin” diye. Haliyle genç yaşta çalışmak zorundasın. Öyle, bıçağın ucuna meyve takıp veren anne baba yok. Geçenlerde bir kadın beş yaşındaki çocuğuna harçlık verip harçlığından kira parayı kesmiş i, kira ayı öğretmeye çalışıyormuş. Büyük tartışmaya yol açtı, beş yaş erken mi zamanı mı diye.

Türkiye bir uçsa, Amerika’da başka bir uç. Türkiye’nin ucu özgüvensizliğe beden oluyorsa, Amerika’nı ucı da zalimleşmeye ve yalnızlığa yol açıyor. Türkiye’de kutuplaşma çok olsa bile insanlar birbirine destek oluyor en azından. Amerika’da zınk diye kendini evsiz bulabiliyorsun. Amerika’da devlet çocuklara değer falan vermiyor. Bir tek ailen seni dövüyorsa falan Sosyal Hizmetler elinden alır, yetimhane gibi yerde daha kötü şartlarda yetişir. Ya ölür ya ölmez.

Türk insanı tembel. Hepsinin kafa az iş yapıp çok para kazanayım diye çalışıyor. Ailesinden ayrılıp kira fatura ödemek zor geliyor. Üşeniyorlar. Sorsan müthiş zekiyiz, müthiş çalışkanız ama adam daha çamaşırını yıkamaktan aciz.
Ayrıca anandan babandan ayrı eve çıkıp tek başına yaşamak zorunda değil herkes. Ev arkadaşı diye bir şey var. Kaldı ki bahsettiğiniz amerika ve avrupada da insanlar ev arkadaşları ile yaşıyor. Bu şekilde eve çıkmak zor bir şey değil.
Ama bizimkiler alışmış aileden bağımsız yaşamamaya. Sorsan ana babaları izin vermiyor. 25 yaşını geçtikten sonra hala anne babadan izin alıyorlarsa diyecek söz bulamıyorum zaten. Sen nasıl ilişki yaşıcan. Sen nasıl bi kadın ya da bir erkekle çift olucan. Sen nasıl evlencen. Oldu olacak sevişirken de izin al ki evet onu da yapıyorlar kısmen. Biraz ağır konuşcam ama belli bi yaştan sonra ailesiyle yaşayan erkeğe erkek demem ben. Alıştırıyolar çocuklarını bu şekilde. Sonra adam 60 yaşına geliyor hala ana babasından para istiyor. Misal dayım. Çok var böyle insanlar.
Ha demiyorum ki anana babana karşı gel. Ama bunun bi usulü var. Yavaş yavaş aileyi alıştırırsın bu şekilde yaşamaya. Ama bu konuda bile tembeller bizimkiler. Aileden ayrıldıktan sonra tabiki zorlanacaksın. Zamanla düzeliyor durum. Biraz az lüks yaşamayı ve bişeylerden feragat etmeyi öğren.

bu aslında özgüvensizlik değil. bunun birçok sebebi var.

1) türkiye'de iş bulmak amerika'dan çok daha zor. türkiye'de kelli felli adamlar bile iş bulamıyor. sen diyorsun ki çocuk 18 yaşından önce işte çalışsın. bu çocuk işte çalışsa bu sefer ev geçindirme derdinde olan kelli felli adamlar iş bulamayacak. o yüzden ev geçindirme derdi olmayan gençlerin çalışmaması türkiye şartlarında mantıklı. örneğin bizde pizza getirenler kelli felli adamlarken amerika'da çocuklar. garsonlar da öyle. bir de bizde sömürü düzeni var. adam asgari ücret veriyor, günde 12 saat çalışmasını istiyor. her anne/baba çocuğunun bu düzende çalışmasına itiraz eder. çocuğunun okuyup büyük adam olmasını ve insanca şartlarda çalışmasını ister.

2) özgürlük/konfor ikilemi var. özgürlüğün arttıkça konforun azalıyor. biz tembel insanız. özgürlüğümüzden taviz verme pahasına konforumuzu düşünüyoruz.

3) elalem ne der anlayışı. bizim aile ve toplum yapımız evi terk etmeye hoş bakmaz. evini terk etsen polisi ararlar. ailen dışındaki insanlar da hoş karşılamaz. etrafta sürekli senin dedikodun yapılır. sürekli sorular sorarlar sana, neden terk ettin evi diye. sevgilin/eşin de yadırgar bu durumu.

bunu formülize etmek zor bence.
-aile yapısı
-kültür
-çalışma koşulları
-yaşam standartları

bizim gurbetçiler mesela orada gençlerin meyve-sebze toplamaya gittiğini söyler, nice zengin ailelerin evlatlarına kuruş koklatmadığını anlatır.

benim genç bir akrabam; kendisi inşaat işçisi, yeni evlendi, arsa aldı, ev yaptı. 400 bin euroya mal etti, kredi ile ödeyecek. kredi almak maliyetsiz.
şimdi burda bi inşaat işçisi o tarz bahçeli çift katlı on numara dekore edilmiş bir villayı kaça diker nasıl diker?

büyük oranda ekonomik şartlar diyorum.

İngiltere'de yaşadım, gördüğüm şey şu: Oradaki genç istese gidip markette, kafede barda asgari ücretle iş bulabiliyor ve asgari ücret yaşamasına ve hatta birkaç ay para biriktirip araba almasına falan yetiyor. E tabii ki "kendi kendine yeten" insan oluyorsun.

Türkiye'de asgari ücretin 2-3 katı maaş alanlar o alım gücüne sahip değil be. Tabii ki ya ev arkadaşı buluyor ya ailesiyle kalıyor bir şeylerden feragat ediyor yani.

Proje üretmek açısından dersen, batıdaki adam/kadın yaptığı proje batarsa basit bir işle yine hayatını geçindirebileceğine güveniyor. Bizde git bir şey üret ve bat, sonra markette iş bulup hayatıma devam ederim diyebiliyor musun?

Aynı şey orada yaşlılar ev almıyor dünyayı geziyor muhabbetinde de geçerli. Avrupa'da da bir yılda paraları %60 değer kaybetsin sonra konuşalım onları. Bizde de para-enflasyon stabil olsun (yıllarca) sonra bizimkiler dünyayı gezmeye başlıyor mu hala taşınmaz mı alıyor o zaman bakarız.

şiddet. aile hassas konum, ev basmam ama dışarda kıstırırım. en delikanlıcası bu.

arabaları varsa lastik patlatan delikli çivilerden bul. koy arabalarının lastiğinin dibine. uğraşsınlar. sakın evlerinin kapısına filan gitme. dokunma bile.

Kıstırabilirsen dışarda kıstır. Tenha bi yerde. Lastiklerini bıçakla yanlardan. Yaptırınca tekrar. Yaptırınca tekrar... Dikkat et ama yakalanma.

gece zillerini çal.

100 farklı restorana sipariş ver uğraşsın dursunlar.elektrik,gaz,su arıza bildirimleri yap. suyu kes su vanası üzerine japon yapıştırıcısı sür. vanalarını sök. sahte mühürle su vanasını kapat.işi ile şikayetlerde bulun özel sektörse firmasına esnafsa belediyeye maliyeye.... atlara dokunma yeter ki :)

suçlu duruma düşeceğiniz şeyler yapmayın yahu.

siz de en ufak terslikte arayın jandarmayı. gecenşn yarısı arayın mesela şu evden kadın çığlığı geliyor diye. gece vakti dayansın jandarma kapısına. mala kasıtlı zarar vermektense asılsız ihbar yapmış olmak daha makul. "yanlış duymuşum, televizyonmuş eheh" dersin, jandarma en fazla size kızar. lastik yararken yakalanırsanız mahkemelik olursunuz.

aynısını sen de yap, en ufak bir olayda jandarma çağır. www.youtube.com

belki kabahatli annendir. belki boşuna çağırmamışlardır jandarmayı. sende bir eğitimsizlik sezdim.

Selamlar. Lokasyon hakkında bilgim yok, dövüş sporları hakkında yorum yapacağım. Ben yapacağım sporun müsabakası olsun, amatör olarak dövüşebileyim istedim. Aikidoyu bu sebeple baştan elemiştim. Bir sorunuza yanıt verebilirim: Ben muay thai yapıyorum, çok sert ve zor bir spor. Çok rahat alıştım ve yaptım, zorluk konusunda endişeniz olmasın siz bir insansınız: olağanüstü uyum sağlama kabiliyetine sahip canlı. Kolay gelsin.

İwama ryu ekolünü çalıştıracak çok az usta olduğunu duymuştum. amacınız sokakta işe yarasın diyorsanız ercan şarbat var ninjutsu ustası onu araştırın derim.

Kadın olduğunuzu şu an fark ettim. Bir kadın olarak sokakta işinize en çok yarayacak disiplin krav maga ve ninjutsudur. Teke tek karşılaşmalar içinse brazilian jui jutsu da kadınlar için idealdir.

Yalnız sokakta işime yarasın, felsefe ve ruhani disiplin aramıyorum ama son derece bilimsel olsun diyorsanız krav maga, felsefe ve ruhani disiplin de olsun istiyorsanız ninjutsu, müsabık olarak da karşılaşmalar yapmak istiyorsanız bjj diyorum. Aikido bana çok bilim dışı gelmişti.

@farabi felsefesi olması da benim için önemli çünkü uzun yıllar sürdürmek istiyorum . Ninjutsu'yu da araştırdım ama aylık aidatları beni biraz aşıyor yoksa onu da deneyebilirdim.

Krav maga'nın da kendi içinde bir sistemi var tabii ki ama yüzyıllarca sürmüş bir geleneği yok. Mesela krav maga kadar kaçmayı temele alan bir disiplin (bir dövüş sporu ya da sanatı değildir) görmedim. Bu çok güzel bir tutum. Ama mesela söz gelimi, bu tutumun temelinde felsefi bir derinlik yok: Yalnız hayatta kalmak var. Bu sebeple ruhunuzu disipline edecek bir tarafı yok.

Bjj için ne dersiniz? Aikido gibi bir felsefi temeli yoktur ama uzun yıllar emek harcamanız gerekir sporda tutunmanız için. Ve 1'e 1 karşılaşmalarda en etkili spor olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Özellikle kadınların başına gelebilecek birtakım kötü durumlarda hasmın kemiklerini kırmak mümkündür. Bunun yanı sıra kuşak sistemi vardır, çok ama çok emek ister.

@farabi Evet bjj de olabilir aslında geçen sene bir deneme dersine de katılmıştım . Araştıracağım . Çok teşekkür ederim yardımlarınız için .

Rica ederim. Sormak istediğiniz bir şey olursa sorunuz.

hava limanına yakın olan merkezi bi yer yok ki? ben olsam terra city civarlarında otururdum.

para varsa döşemealtı.

edit: cevap verdik tik alamadık. bir daha dışarıdakilere cevap yazmamak lazım. ayıp ayıp.

@ozdek havalimanına yakın demis ama...

Genel olarak lara’dan düden’e kadar olan bölgede hayat var.

barınaklar falan o taraflara bak

Burhanetin Onat.

Döşemealtında klimalarımız bozuk olduğu için yazı klimasız geçirebildik. Nem de yok. Havaalanına da merkezdeki heryer kadar uzak. Paran varsa demişler yukarda ama merkezde de eli yüzü düzgün evler ucuz değil. O yüzden öneririm bu tarafı. Antalyanın sıcağı ve nemi olmayan sakin bir bölge.

Havalimanı merkezden heryere uzak ama tramvay var havalimanına giden onun hattındaki bir yere binebilirsin

Savcılığa dilekçe ver.
E devletten imei numarasıyla çalındığını bildir.

Geçmiş olsun, sadece imei numarasını bloklatabilirsiniz bildiğim kadarı ile.

Geçmiş olsun. :(

gecmis olsun nasıl oldu? konusurken motorla gelip elinizden mi kaptilar?

civardaki esnafta kamera varsa plakayi bulmaya calisin

@maresalx Evet. Arkamdan kaldırımın iç kısmına kadar gelmişler motorla. Şaka gibi. Başkası anlatsa nasıl kaptırdın elinden telefonu diye dalga geçerim.

@brkylmz bu iyi fikirmiş. çok teşekkürler.

Geçmiş olsun. imei numarasını biliyorsan savcılığa dilekçe ver. Bimer'e mesaj atabilirsin. Bulunma ihtimali var.

Bu arada benim karakolda doldurduğum şikayetçi ifade tutanağı yeterli mi yoksa ayrıca savcılığa da gitmem gerekiyor mu?

nerede oldu bu arada olay? yani şehir olarak en azından. ilk kez duydum motosikletli kapkaç olayı uzun süredir.

eğer karakola veya savcılığa başvurup IMEI numarasını verirsen, sana opsiyon sunuyorlar/sunmaları gerekir, telefon bloklansın mı, kullanıma devam edilip yeri tespit edilsin mi diye, açıldığında bi ihtimal yerini tespit edip hat sahibine ulaşabilirler ancak içine takılan hat da hacı ahmet abinin üzerine çıkabilir, yani.. ne diyim, umarım bulursun.

@n62 Bakırköy İncirli Caddesi'nde. Polis son günlerde bu tür vakaların arttığını söyledi.

@lostys Bugün öğrendim ki imei numarasını değiştirmek çok basitmiş. O yüzden ümidi kestim bile.

çocuğu olan herkes adına ben ortak cevap vereyim.
çocuğum.

Uzun vadeli düşünürsek yaşlılığımda yalnız kalmak. Ve sanırım korkum gerçeğim olacak.

ben zaten işsizim, şu an beni korkutan en büyük şey eşimin de işsiz kalması. öyle bir risk var çünkü bu sıralarda.

proculianus +1

Birine muhtaç kalmak.

Ailemden birini kaybetmek.

Yavaş ve acı çekerek ölmek. Sağlığımı kaybedip birisine muhtaç olarak yaşamak. Allah'a dua ederim. Ölümüm hızlı ve acısız olsun diye.

görme yetimi kaybetmek. ötesi yok. söylerken bile korkunç bir rahatsızlık duyuyorum. temelde "gafam gözüm sağlam olsun da" insanıyım. işsizlik tabii ki çok geçerli bir korku ama elim ayağım tuttuktan sonra her şekilde yaşar ve mutlu olmayı başarırım gibime geliyor. hani sakat kalsam bile "çekme anayı bacıyı" reyiz gibi yine bi' şekilde yürürüm, uyuşturucu ticaretimi sürdürürüm ama göremediğim zaman benim için hayat biter sanırım. duyamamak, yürüyememek falan neblim yine bir derece kabul edilebilir, tolere edilebilir geliyor ama görememek bambaşka. oy anam.

bi kere bi haber okumuştum. adam araba kullanıyor. ışıklarda gözünü kapatıyor bir an, açtığında kör. okuduğumda höyküre höyküre ağlamıştım. ellaam sen verme yarabbim.

yalnız ölmek

Ailemi kaybetmek

burada anonimken bile söyleyebileceğim bir şey değil. Ne kadar büyük bir sorun benim için, gerisini sen düşün.

geç ölmek. 90 yaşına gelmişsin hala elektrik faturası ödüyorsun, felaket..

tayland’a tekrar gidemeden olmek.

geyik yapacaksak, cenazemin herhangi bir dinin usullerine göre gömülmesi. mortingen ştrayze yatarken tepemde bir vaizin kafa ütülemesi.

ciddiysek, sorumluluğumdaki/sevdiğim/değerli birini ölüme terk etmek zorunda kalmak.

Olum.

Sevdiklerimin ölmesi. Başka da bir şey yok.

okulu bitirmek

Evrenin büyüklüğü.
Hayatın anlamsızlığı.
(Birbiriyle bağlantılı olduğu için iki şey yazdım)
Evrenle ilgili belgeseller izleyemem mesela çok fazla etkiler ve hemen kapatırım. Üzerine konuşmayı sevmem ve aklıma girdiğinde uykumu kaçırır nefesimi keser.
(Teşekkürler)

Bir tane değil ki.

Aileden birini kaybetme fikri.
Evlenmek (bazen kabus görüyorum o derece)
Bir de sağlımı kaybetme, bakıma muhtaç olma.

Ölüm.

Felç kalmak

Evsiz kalmak

Evsiz, parasiz, issiz kalmak.
Aile bireylerimin ölmesi.
Cok yaslaninca yalniz kalmak.
Yanarak veya bogularak ölmek.
Görme yetimi kaybetmek.
Insanlara karsi rezil olmak. Elimde olmayan sebeplerden ötürü yanlis anlasilmalara kurban gitmek ve sonrasinda da afise olmak.

ve daha birsürü sey. Iyi gene anksiyete sahibi olmuyorum :D

sagdaki edifice

Sağdaki

sağdaki.

Sağdaki. Siyah çok büyük, soldakinin de kadranı ufak ve şeklini beğenmedim. Sağdaki boyut olarak daha normal ve günlük kullanıma daha uygun casual/sport arası bir görünümü var.

ortadaki +1

Ortadaki.

Siyah olan.

Siyah

Siyah olan

tabii ki sağdaki. diğerlerine bakma bile.

sağdaki.

sağdaki edifice. evladiyelik zaten.

Ortadaki

alkol kullanmıyorsan başlamak için çok güzel bir fırsat, 2 tekila şata bişeyciin kalmaz. gayet ciddi söylüyorum bunu bu arada, zaten şat dediğin pıt diye gidiyor mide bulantısı yok bişey yok. dene gör, beğenmezsen bi daha içmezsin.

Klasik olacak ama gerçekten daha etkilisi yok: koş/tempolu yürü.

Avrupa yakası ya da kemal sunal filmleri izle ya da pc oyunu oyna.

ben oyun oynuyorum. baya dağıtıyor kafamı.

araba varsa çık çevreyoluna arkada güzel bi liste çalsın, 40-50 dk dolan gel, dağılır. ama dikkatini yola ver.

Oyun +1

kesinlikle at disari kendini. ama arabayla ama bisikletle ama yayan hic fark etmez. en azindan bana dort duvar arasina kapanmayip bi sekilde hareket etmek cok iyi geliyor :)

Araba varsa atla arabaya dolaş biraz. Koşu da iyi olur nefesin kesilene kadar koş sonra 2 dk dinlen tekrar nefesin kesilene kadar. Ben evde olunca çıldırırım o tip durumlarda. Telefona elleşme mümkünse.

oyun veya spor+1500

oyun, dizi, çizgi film +1000

ben yürüdüğüm zaman daha çok düşünüyorum şahsen.

bir şeylerle uğraşmak iyi geliyor. Mesela yeni bi dolap kurmak, lego yapmak, puzzle da olur ama ben sevmiyorum, yemek yapmak, çiçeklerin saksılarını temizlemek gibi..

Yakında otel yok, şehir genel olarak güvenlidir.

Bütçenize göre;

Barida, Hilton, Ramada, Devin,gibi seçenekler mümkün araba ile 10 15 dk da üniversiteye ulaşırsınız

Öğretmenevinde kalın. Merkez'de zaten.Isparta güvenlidir.

markadan bağımsız olarak 8 kg diyorum. siemens ve bosch bakmanızı da öneririm.

çamaşır makinesinde paraya kıyın bence arçelikle veya türkiye üretimi bosch ile falan olmaz. ayrıca ben de 8 kg diyorum zira kilo aslında hem önemli ekonomi olarak hem de az kilolu makineye fazla yükleme yapmak ömrünü kısalttığı için yüksek hacimli almak daha mantıklı hele hele 4 kişilik bir aile için.

İkisinide boşver. Bosch ya da siemens.

Arçelik almayın, 3 yıllık makinamın 3 kere parçası değişti, en sonunda çipi arızalandı. Kullanıcı hatası değil. Bazen banttan böyle arıza makinalar çıkıyormuş ve bana denk gelmiş, firmanın yaptığı açıklama bu. Süpürgem de arçelikti o da üç yılda çöpe gitti. Çamaşır mak da çöpe gitti. Yerine hoover 10kg a+++ 1400devir aldım. Baya memnunum

boş al. çok memnunuz.

Onceki makineden referansla electrolux 8 kiloluk modelinden aldik anti alerjik yikama buharli yikama gibi programlar da aklimizi çeldi açıkcası.

yok üç sefil şair değil o şarkı romantizma'dan sonra çıkmıştı baya yeni kalıyor yani. benim aradığım şarkı bpg öncesi ya da bpg çıktığı ilk günler yapılmıştır muhtemelen. silahsız kuvvet'ten sagopa'ya geçiş döneminde.

hiçbiri değil maalesef :\

valla hocam tüm hatırladıklarımı yazdım dediğim gibi emin olduğum tek şey maskeli balodan söz içermesi. feat için 3-4 kişi olabilir dedim ama o kadar kalabalık olmayabilir şimdi tekrar düşününce belki de 2 kişilik bir düetti ama şarkı sagoya ait değil orasından eminim. bir de maskeli balodan söz içerdiğinden eminim işte.

@arakaali
rak benadam romantizma albümünde yani bahsettiğim dönemden çok sonraya denk geliyor.

köle gibi de değil ama o dönemlerden bahsediyorum işte. bpg öncesi ya da ilk zamanları yapılmış bir şarkı.

ikisi de değil yani. hala arayış sürüyor.

Tanrı çekti tüm resimleri. olabilir mi?

olamaz sagopa'ya ait değil şarkı çünkü. bpg gibi romantizma gibi albümlerden şarkıları yazmanıza gerek yok onların hepsini biliyorum zaten hem dediğim gibi bpg öncesi ya da ilk zamanlarında yapılmış *albümde olmayan* bir şarkı aradığım.

SONUNDA BULDUM ŞARKIYI: www.youtube.com

duyuru ölmüş, koca duyurudan bi doğru cevap çıkamadı.

öpüyorum saurid. epeydir dinlememiştim. flashbackler yaşıyorum şu an:-)

bundan 10 sene önce arı saldırısına maruz kalmıştım. kafam dahil her yerimden soktular. arı sokmasına karşı alerjin varsa acile gitmelisin. benim gibi alerjin yoksa birşey yapmana gerek yok. çok endişeliysen yine de acile git.

allah aşkına dünyada arı nüfusu bu kadar azalmışken bahçenizdeki arıları öldürmeyin. arılar onları öldürmeye kalkmadığınız sürece size zarar vermez. tarım ürünlerinin yüzde otuzu arılar sayesinde dölleniyor. sizin gibiler yüzünden yakın gelecekte dünyada kıtlık olacak.

Bir şey olmaz. Beni geçen yıl 6 yerimden aynı anda arılar soktu bir şey olmadı. Biraz acıdı ve şişti.

Kafadan arı sokması tehlikelidir. Alerjin varsa daha da kötü. acile git istersen.

arıları öldürenin çocuğu olmaz.

Alerjiniz varsa tehlikeli. Doktora gitmelisiniz.

Arıları kesinlikle öldürmemelisiniz. Arıları öldürmeden uzaklaştırmanın bir çok yöntemi var. Kahve ile şekeri karıştırıp yakarsanız en basitinden, çıkan duman arıları rahatsız edecek ve uzaklaştıracaktır. Siz de kovanı taşırsanız bu aşamada, en azından arıları öldürmemiş olursunuz.

Bu yukarıda anlattığım güzel bir şey olduğu için söylemiyorum. Ama öldürmekten çok daha iyi bir çözüm.

sozlukte ari sokmasi basliginda yaziyordu, igneyini surterek cikartin bolgeyi sicak sabunlu suyla yikayin diye.

liddell hart-II. dünya savaşı tarihi.

sen cok mu mutlusun diye sor. kesin deildir. zira mutlu olan insan baskalarinin murvetini dert etmez. iste bunlar hep can sikintisi. renksiz hayatin urunu.

Sen de akıl ver ters köşe yap. Afallasinlar.

Ustalik gerektiren kafaya takmama sanatini okuyabilirsiniz. Genel olarak sklememek uzerine guzel bi kitap

En mantıklısı aceminin taktik. Ama her duruma uygulanmıyor tabi.

Yav he he tarzında aptal bir sırıtmayla dikkate alıyormuş gibi yapıyorum.

dinliyomus gibi yap ama o an orda olma, haftalik planini falan yap kafanda. ben son 5 senedir deniyorum, 100% calisiyor.

yurtdışına göçmenlik başvurusunda bulunacağım de konuyu değiştir arkadaşım hiç mi sohbet değiştirecek kontran yok?

ayrilacaksam neden evleniyorum diyorum. cevap gelmiyor.

Bana da çok diyorlar. "bende bul birisini bana evleneyim." diyorum götüm götüm kaçıyor. Bizim milletimiz böyle boş boş konuşur ama kimse elini taşın altına koymak istemez.

Azarlanamayacak konumda derken teyze, hala gibi yakın akraba mı? Ben artık çok kısa tutuyorum muhabbeti 59sn. konuşup konu uzamadan kapatıyorum. İş konusunda akıl veren oluyor, C planın olsun D planın olsun diyenler var, sanki plan yapacak ortam varmış gibi.

superfluid + 1
Dışarıdan gülerken içeriden günlük ya da haftalık planlar yapmak, hiç olmadı “Batman mi yener, Superman mi” gibi iç polemiklere girmek ya da kafadan sevilen bir şarkıyı çalmak işe yarıyor.

Sahil yolundan kesinlikle gitmeyin. Konya üzeri gitmenizi tavsiye ederim.

Ben sürekli konya üzeri gidiyorum. Antalya'dan Gaziantep'e giderken de Gaziantep'den Antalya'ya giderkende.

2-3 mola vererek 8-9 saatte varış sağlarsın.

Antalya / Akseki / Yarpuz / Bozkır / Karaman / Ulukışla / Pozantı / Adana / Gaziantep ( Arada ki rotaları es geçmiş olabilirim ezbere yazdım )

Konya üzerinden git. Konya yolu dümdüz. Mersin yolu virajlı. Mideniz bulanır.

Eşiniz hamile diye hayattan soyutlamayın lütfen. Hamilelik, özel rahatsızlıklar yoksa, hayata engel birşey degil. Son ayında da olmadıgına göre, sadece hamile diye, kardeşinin düğününü göremesin mi eşiniz?

Arabada hamile oldugunu varsayarsak Konya yolu daha düz oldugundan daha rahat olacaktır

Siboptan kaçırıyo olabilir ya da yanlardan da az miktar kaçırıyor olabilir.

aynen dediğin gibi olmuştur.

araçta lastik basınç göstergesi işaretinde bir tuş varsa. ona basılı tutun biraz.(passat da vardı). o zaman normale dönüyor.

@caletti Yarım kontaktayken set/clr basılı tutunca sensörleri sıfırlıyor yazıyor nette ama bir türlü resetleyemedim. Sorun sensörde madem, bakıma kadar idare edeyim artık bu şekil.

@komando kani var bende Hocam kaçırmada yok gibi işin tuhafı, lastik taş gibi, ellimle kontrol ettim.

Akü kutup başlarını sök biraz bekle tekrar tak bütün ecu ve elektronik aksam resetlenir.

Olay yakışıklı ya da piç olmakta. Eğer çirkin bir erkeksen kızlar "mal len bu" gözüyle bakar. Yakışıklı ya da piçsen cool olursun.

çirkin oldukları için yürümüyorsun e çirkinler de sevişmek istiyor o yüzden de onlar sana yürüyor bu kadar basit.

Acemi +1

Cunku karsindakine sevgili gozuyle bakinca sacmaliyorsun, onun gozune sokmaya calisirken n kendini itici oluyorsun. Bi de kacan kovalanir mantigi devreye giriyor.

Herkes avucunda olmayana yöneliyor diyelim ya da eldekinin kıymeti bilinmez oluyor.

O yüzden karşılıklı çaba göstermek lazım. Ne kadar çaba o kadar kıymet, heyecan...

Tabi çok da abartmamak lazım.

Valla diğer kadınları bilmem ama bende oluyor o dediğinden. Bana ilgi gösteren, arayıp soran adamlara zere kadar çekim hissetmiyorum. Ya da hep benim hoşlanmadığım türde adamlar bana ilgi gösteriyor. Bilemedim. Sonra gidip bana o gözle bakmayacak adama aşık oluyorum.

elde edilmesi zor insan çekici geliyor basit denklem ışte. Sürekli ağzının içine bakan adamdan hoşlanmıyorlar

Oyle bir genelleme yok. Her kadin ayri. Her erkek ayni turdeki kadini mi seviyor ki?

@acemi onlara yürümeme sebebim onlara karşı bir çekim hissetmemem yoksa hepsi gayet güzel kızlar.

Önce kavga ile çözümün bambaşka şeyler olduğunu idrak etmen gerek bence.
Sonra da bu kadar basit şeylere o tatlı canını yormaya lüzum olmadığını idrak etmen gerek bir de.

Ben de epey sinirleniyorum. Ama kendi kendime sinirleniyorum. Çok nadiren diğer sürücülere tepki gösteririm. Trafik bu, adamı çekip vuruyorlar selektör yaptı diye. Hiç trafik kavgası yüzünden ölecek havamda değilim.

adam levyeyi çıkartıp müsait yerine monte edince ne kadar gereksiz davrandığını anlarsın ama geç olur..

he he deyip geç napcan, adamdan ne çıkacağı, kimin tanıdığı olduğu belli olmaz.

Hiç umursamıyorum it gibi bekliyorlar. Yurtdışında yaşıyorum hız sınırının 50km olduğu yolda adamın biri dibimden ayrılmıyor hızlı gitmem için korna vs çalıyordu bu sefer minibüs gibi 20 km hızla sürdüm arabayı sonra korna basmamaya başlayınca devam ettim.

sizin gibi birine denk gelince ne olacak?
bir gün siz birini döversiniz, ertesi gün bir diğeri takar böbreğe bıçağı film kopar.

sakin olun, arabada mutlaka su bulundurun, kurallara uygun kullanın yeter.

ohooo magandaları döverek mi adam etcez? bir gün biri çıkar, yanında 3-5 kişi de vardır, ne yapacağı belli olmaz. pisi pisine siz dayak yediğinizle kalırsınız. gerçekten ne gerek var? çalsın kornasını? neden egoya döküyorsunuz olayı?

Bundan yaklaşık iki sene önce şu anda oturduğum Evora Tuzla’ya yeni taşınmıştım. Bir mayıs sabahı yurtdışından erken saatte gelmiştim, öğlene kadar uyuyup uyandım. Evde uzunca bir süre olmadığımdan dolayı yiyecek hiçbirşey kalmamıştı. Sitenin alt tarafında File market var. Yürümek gözümde büyüdü, atladım arabaya, tam market otoparkına girecekken karşı okulun servislerinin bir tanesi geri geri benim gelmekte olduğum anayola ters istikametten çıkmaya çalışıyor. Neyse yokuş aşağı gittiğimden dolayı frenledim ve durdum. Kornaya dokundum fazla geri gelme anlamında. Servis şöförü camdan kafasını çıkartarak ana avrat sövdü.

Sakinliğimi muhafaza ettim, halen geri geri gelmeye çalıştığı sırada artık iyice mesafe azalmıştı ki tekrar kornaya dokundum. Benim de geri geri terse yokuştan çıkıp yol vermemi düşündü sanırım. Neyse küfürlere devam etti bende camdan bağırdım. Servisin el frenini çekti indi elinde sopayla. Ancak beni muhtemelen kadın sürücü zanneti, çünkü epey yayılır şekilde oturuyordum.

Bu sopayla çıkınca bende dellendim indim aşağıya , tabi 45 yaşlarında 1,60 boylarındaki şöför beni görünce tırstı, ben daha çok üstüne yürüdüm hayırdır adam mı döveceksin diye. Bu gevelemeye başladı. Yok lastik inmiş mi bakacaktım vs diye. Bende sopayla mı bakılıyor lan mafya mısınız diye sıkıştırıp sopayı aldım tek hamlede elinden. Bu tabi daha bir şok oldu, vurucam zannetti korkulu gözlerle karşıda diğer servisçilere bakıyor yardım gelsin diye. Adam olun lan diye bağırıp sopayı yolun ortasına attım. Bu da dondu kaldı, git sopanı al sonra da çek arabanı dedim. Gitti çekti :) Bizim sitenin güvenlikleri geldi o sırada zaten seslerden dolayı araya girdiler olay sona erdi.

www.hukuki.net

kavga edip te başına neler neler gelen insanların hikayeleri var oku. belki işe yarar.

Ben sinirli adamimin arkasina saklanma. Olgunluk ofke kontrolunu gerektirir, kendini egit bir sey yap coz bunu.

Ama sinirlendigin konuda %100 haklisin. Sen ne zaman cikabilecegini biliyorsun da keyfinden beklemiyorsun orada. Arkadaki kornaya basarak resmen seni hataya zorluyor. Sopalik.

Boks tavsiye ederim sinirini vurarak çok güzel atıyorsun, ben hiç sinirleniyorum artık, dikkat ederseniz dövüş sporuyla uğraşan insanlar oldukça sakindir.

tanımadığın,gücünü ve psikopatlık seviyesini bilmediğin adama mümkün olduğunca bulaşmayıp, mümkün olduğunca alttan alacaksın. sakin olacaksım, öfkeni kontrol edeceksin.

sen öfkeni kontrol edemeyip yumruk yumruğa kavgaya insen, dayak atıp dayak yesen yine iyi. adamın bıçağı, silahı varsa, hayatta kaybedecek bir şeyi yoksa, suç makinesiyse, bir 20 sene de senin için yatarım kafasındaysa ne olacak ? o yüzden diyorum psikopatlık seviyesini bilmediğin tanımadığın adamla kavgaya girmeden önce olabildiğince alttan alacaksın. her yer manyak kaynıyor.

Trafikte kavga edilmez, kavga hiç bir yerde edilmez ya neyse. Ya sabır deyip umursamayacaksın, bulaşmayacaksın, gerekirse çalıyı dolaşacaksın.

Ya adama hasar verirsen ya da Allah korusun öldürürsen sonraki hukuki süreçte ne yapacaksın?

Ya da adam psikopat çıktı, çekti pıçağı/tornavidayı soktu barsaklara. Sonra ne yapacaksın? Sen ömür boyu poşete sıçıp hastane hastane gezeceksin karşı tarafsa adam yaralamaktan 3-5 ay yatıp çıkacak.

Yapmayın, kimseyle kavga etmeyin. Hele ki tanımadığınız birileriyle.

canıma kastettiği için yolun ortasında önüne kırıp, sağa çekmesine zorladığım ve yaptırdığım taksicinin camına geldiğimde yüzündeki ifade unutamıyorum. 1.90, 96 kiloyum. büyük ihtimal hücrelerimden akan sinirimi tek yumrukla camını un ufak ederek onu dışarıya çıkartırdım.. ama yüzündeki ifadeden dolayı yapmadım/yapamadım. Yine bir bisikletçi ile olan münakaşadan sonra arabama koşarak geldiğini gördüm çektim hemen el frenini felan aşağıda indim, beni görünce durdu.. geveledi geveledi gitti.

Bu tarz olayları sakin bi şekilde değerlendirdiğimde kesici/delici alet veya silah olsa karşımda hiç şansım olmayacak. anlık amigdala seviyesinden dolayı hayatım sonlanacak belki de.. gerek var mı? hiç yok.. o günden beri çok bulaşmamaya çalışıyorum.

Bir işçimiz böyle bir durumda karşıdaki kişiye yumruk attı, adam düşerken kafasını vinç arabasının kenarına öldü. Adamın neyi var neyi yok tazminat ile gitti, hala da davalar ile ve adamın ailesi ile uğraşır durur.

Çok kuvvetli de olabilirsin, karşıdaki adamı parçalayacak güçte de olabilsin fakat unutma ki sen tek bir kişi değilsin trafikte. Evde seni bekleyen bir ailen, gelecekte seninle birlikte hayalleri olan insanlar var hayatında keza karşı tarafta aynı pozisyonda.

Trafikte kavga edilmez, 5 dakika sonra olur en fazla.

Bence en büyük yatırımı terapiye giderek yapabilirsiniz.

kardeşim tipini bir görmek istiyorum
ona göre yorum yapıcam foto atar mısın özelden?

Bizim ofise gel istanbuldaysan. Birşeyler öğrenmeden, aydınlanmadan çıkmazsan bahariyede bira paran benden :d

youtu.be

bir araba al 19 jant tak. ekstra 2 de egzoz dak arabaya. müziği de aç.

yukarıdaki tipleri dikkate almayarak başlayabilirsin bence.

aşağıdakileri deneyebilirsin:

- dil öğren
- enstrüman öğren (bu zordur, olmazsa da sorun değil)
- spora yazıl
- tipsizsen ve erkeksen sakal bırak, gözlük tak kilo ver
- insanlarla buluşma aralıklarını uzat. 2 kere konuştuktan sonra biraz vakit geçsin ki anlatacak şeylerin olsun.
- kitap oku, film izle. bunlar standart konulardır, yardımcı olur.
- yürüyüş yap, fotoğraf çek. öyle pro kameraya ihtiyacın yok, telefonunla çek.
- ekşi sözlük'te takılıyorsun anladığım kadarıyla, oradan bile birçok sohbet konusu çıkaraiblirsin aslında.
- çalışıyor musun, maddi durumun nedir pek yazmamışsın ama durumun varsa yurtdışına git dolaş. yeni yerler ve kültürler gör.

Vücut geliştirme'ye başla vücut yap.

Sizce?

(bkz: uğur mumcu)

@mabesa bence yakalıyordur bir şekilde. Bana ütopik geliyor ya da ben çok safım.

İstanbul'da 8 tane var...

Eskiye göre daha az vardır. Artık her yerde kamera var. 90'lı yıllarda güvenlik kameraları bu kadar yaygın değildi. Adli tıp ve kriminoloji bugünkü kadar gelişmiş değildi. O yıllarda adam öldürüp bir şekilde yakalanmamayı başarmış insan mutlaka vardır.

@komando Siz söylediğiniz için söylüyorum, çok safça.

Sayısız devrimcinin katili meçhul. Uğur Mumcu ona kezâ. Polisin dava kapatmak için suçsuz birini tıktığı vâki. Suçsuz kişilerin de hapse girdiği çok oluyor.

emniyetin kimligi teshis edilemeyen kurbanlar icin websayfasi var. oradaki kisilerin faillerinin yakalandigini sanmiyorum, sucluyu yakalasalar zaten cesedin kime ait oldugunu da bilirler

@Farabi siyasal ya da ideolojik suçluları demiyorum. Herhangi bir insanın işlediği ya da planlayarak adam öldürme olaylarını diyorum.

Suçlulardan bahsetmedim ki? Neyse.

Bırakın faili bulmayı insanlar çocuklarının kemiklerine bile ulaşamıyor. Hangi ülkede yaşıyorsunuz acaba?

Ankara'da ortalama her iki günde bir cinayet işlenir. Bunların yarısına yakınının faili bulunamaz.

Tonla. Jitem Emniyet Mit 3lüsünün birbirine düştüğü dönemleri okuyun.

egm kimliği belirsiz cesetler sayfası polisin bulduğu ama hiç kimsenin kayıp ihbarında bulunmadığı cesetleri içeriyor. bunun en az 10 katı kadar polisin failini bulamadığı cinayet vardır.

konudan bağımsız olacak ama şöyle bir haber okumuştum. ingiltere'de tecavüz vakalarının %90'ı polise bildirilmiyor, polise bildirilenlerin %90'ı tutuklanmıyor, tutuklananların %90'ı hüküm giymiyor. yani ingiltere'de bir kadına tecavüz edersen hapis yatma ihtimalin binde 1. ki ingiltere hukukun en düzgün işlediği ülkelerden biri. türkiye'deki, afganistan'daki, pakistan'daki durumu sen düşün.

Var ve çoğunun faili bilinse bile üstü örtbas edilmiştir.

Siyasi cinayetleri kenara koyarsak kalan cinayetlerde katilin yakalanma oranları son 10-20 senede arttı teknoloji sağolsun (%95 gibi bir istatistik hatırlıyorum). Eskiden hem teknolojinin geri olmasından, hem de polis/jandarma'nın ilgisizliğinden yakalanamayan bir sürü katil oluyordu.

bahcelinin iceriden cikarmaya calistigi tayfa, bu tarz davalarin bir kismindan sorumlu.

Laci.

Portakal alsam bile turuncu almam :)

benzinliyse turuncu, dizelse laci.

kırmızı?

renkli araba alma. beyaz al geç.

laci

Alacağım ne olursa olsun renk seçeneği olarak turuncu varsa gerisine bakmam bile.

Turuncu.

Lacivertini alirim. Portakalin bile turuncusunu almam +1

lacivert alirdim.

siyahini kullandim bir sure. cok acayip hosuma gitti arabanin dis gorunumu, hele farlarla birlikte olunca

Turuncu

Dostum hemen gidiyorsun bi spor kulubune yaziliyosun. Düzenli devam ediyosun. İngilizce veya almanca (veya baska bir dil) kursuna kayit olup gidiyosun...
3 ay sonra sende değisim olmazsa gel beni bul.

Disari cik, amacsizca da olsa disari cik. Evde durma. Evde durmak asosyal bunyeler icin sikintili bir durum, durdukca kabuguna cekilir insan. Mumkunse sabahlari deniz kiyisinda 7-8 bin adim yuru. Bu hareketler hayatindaki ivme icin gerekli. Beni dinle, yap bunu.

Tüm problemlerinin çözümü kendine ortam yaratman. Ortamın oldukça arkadaş edinip, konuşacaksın. Bir süre sonra kendine olan güvenin artacak. Zaman geçtikçe konuştuğun birisi gönlüne girecek ve belki sen de onun.

İş arkadaşlarınla daha sık vakit geçirip onların ortamlarına girebilirsin veya tabiki kurslar. Ortam arayışındayken de bol bol yürüyüş yap, amacsızca yürü sokaklarda.

Tamam.

(bkz: kick boks)

senin için 3 problemi de çözebilecek tek ilaç.

Yazılımcıysan seni sosyaller sosyali ofisimize alalım bahariyede, yeri de enfes. açık ofis burada daha verimli çalışırsın hem. Hem çalış hem sosyalleş daha ne olsun

güzel bir araba, güzel aksesuarlar(saat) ve takım elbise alıyorsun yazılımcı maaşınla.

problem?

her asosyalim diyene spor önermekten yorulmadılar ya. asosyalsen asosyalsindir üstad, kader kısmet inancın var mıdır bilmiyorum, benim vardır. kısmetin olan, dışarda olduğun kısıtlı zamanda da seni bulur, kısmetinde yoksa o kurstan bu pub'a gezsen de bir şey olmaz. hiç sevgilin olmaması bence güzel bir şey, keşke benim de olmasaydı. onların enkazlarıyla uğraşmak daha yıpratıcı.

yazılımcıymışsın, izlemediysen the it crowd'u izle, ben de bugün başladım, güldürürken öldürüyor. elindekilerinin kıymetini azımsama, tavsiyem bu. yeni kapıları da ancak bu açar.

iki ihtimal var yapacağın,

birincisi; ya kendi içine dönüp durumu kabul edip yaşamını kendine adayacaksın; yazılımcı isen işinde çok iyi olacaksın, dünya kadar kitap okuyacaksın, bir sanat dalına kafayı takacaksın, seçtiğin bir sporda sonuna kadar gideceksin; bunlardan birini yapınca verdiği motivasyonla asosyallik falan umurunda olmayacak, zaten bu konularda bir başarı sağlayınca yavaş yavaş çevrende insanlar birikmeye başlar.

ikinci ihtimal; olabildiğince çevrelere gireceksin, işte, orada burada sürekli insanlar içinde kafa dengi bir çekirdek bulmaya çalışacaksın, ihitmalleri artırdıkça on insandan biri denk gelecek ve tam kafa dengi topluluğunu bulacaksın, yalnız bu yol çokça başarısızlıktan geçer, sağlam psikoloji ve şans gerektirir.



edit: @olaylar, kimse tanışalım, dememiş deyince uyandım :) ben de ankara'dayım, yazılımcıyım, yolun düşerse haber et.

bu durumdan şikayetçi misin? o zaman sorunun halledilebilir. şikayetçi değilsen o zaman başka, hiç okuma yazdıklarımı.

bak şimdi bu cevabı okuduktan sonra gözlerini kapat, yazılımcı olmasaydın ne olmak isterdin diye düşün. ama gerçekçi olsun. mesela ne yaparken kendini mutlu hissederdin? ama burada biraz hile yap seçenekleri daralt, mesela sanat alanlarına... misal kendini sokaklarda, doğada hunharca fotoğraf çekip o fotoları sergilerken mutlu mu hissedeceksin? git hemen bir fotoğrafçılık klubüne üye ol, kendine orta karar bir makine al, haftalık gezilerine katıl, sosyal ortam vs kendiliğinden oluşur. yada kendi bir çömlekçi tornası başında mı hayal ediyorsun boyun kadar seramik vazo çekerken? gidiyorsun hemen bir seramik kursuna yazılıyorsun. içindeki boşluğu, hüznü, mutluluğu kelimelere dökerken mi düşledin hadi bakalım hemen bir dramatik yazarlık kursuna. yada kastanyetlerini şakırdatan esmer güzeline dans ettiren gitarist misin? bas git bir gitar kursuna paşam. hadi sanat olmasın spor olsun. misal kendo yap amk!

ilk etapta bir çekingenlik olabilir, kendini o yeni insanlara nasıl kabul ettireceğini düşünebilirsin. hiç düşünme, onlarda aynı şeyleri düşünüyordur muhtemelen. ayrıca kimseye kendini kabul ettirmek gibi bir zorunluluğunda yok. sadece iletişim kur insanlarla yeter.

başka çaresi yok bunun. içindeki ukteleri keşfet onların peşinden git. bu hayat ancak bu şekilde geçer.

lata+1 diyorum kendini geliştirmek istediğin bir konu vardır muhakkak bunun için kursa gidebilirsin veya spor salonuna gidebilirsin. Kaç yaşında olduğunu yazmamışsın ama yüksek lisans yapmayı da düşünebilirsin hem cv'ne yazacağin ek bir bilgi hem de lisansta bulamadığın ortamı belki şimdi bulabilirsin. yüksek lisansa yaptuysan MBA düşün derim. ileride kariyer değiştirmeyi düşünürsen avantajın olur.

Biriniz de hadi tanisalim arkadaş olalım dememiş. Kardeş merhaba ben izmitten. Yolun düşerse bi çay içeriz.

Dostum ben de tasarım tarafındayım ve bilgisayar sadece iş değil iş sonrası da kullandığım bir parça idi bir zamanlar hayatımda. Sonra iş dışında bulaşmayacam buna dedim ve fotoğraf çekmek, bowling oynamak gibi bazı hoşlanabileceğim aktiviteler yapmaya başladım ve yalnız yada biri var fark etmeksizin. Kendine yazılım dışında yapabileceğin bir şeyler bulabilirsin ve bunun üzerine gittiğinde bu uğraş ile ilgili sosyal bir ortama girerek arkadaş edinme yolunu deneyebilirsin. Haftanın belli günleri dışarı çık birşeyler iç ye, aynı mekana git, sürekli orada olan insanlar, çalışanlarla konuşmaya başla zamanla göz aşinalığından dolayı bu muhabbet kendi çıkıyor ortaya.

bir orgute katilabilirsin.

spor sok hayatına düzenli olarak, mutlaka.

ve bir topluluğa üye olabilirsin, bisiklet, kamp vs vs

jiu-jutsu öğren. ciddiyim.

Hiç-bir-şey. Öfkenize hakim olarak en doğrusunu yaptınız. Ama ona, sizi dövse bile hiçbir şey olmayacak. Öldürse belki başına bir şey gelir. Bu umrunuzda olur mu? Bence olmaz.

Benim de başıma benzeri geldi. Geçmiş olsun. Tek çare bu ülkeden siktir olup gitmek. Tekrar geçmiş olsun.

@farabi teşekkür ederim. kimseye üstünlük sağlamak veya dersini vermek gibi bir amacım yok. zaten cezaevinde her gün bu tarzlarını görüyorum irrite oldum artık.

Yapacak bir şey yok. Diyelim ki çok iyi bir dövüşçüsünüz ve size saldıran magandaları alt ettiniz. Bu iş orda bitmeyecek. Üç it geldilerse bu kez on enik daha toplayıp "intikam" alacaklar. Magandalığın olayı bu. Kanun koyucu gibi davranıp çoğunluktan güç almak...

bu durumlarda selektör yaparken bile ölçülü olmaya çalışıyorum. hızlıysam yavaslıyorum belli ölçüde. aradaki mesafenin açılması için. polis ne yapar bilmiyorum ama siz doğrusunu yapmışsınız. Tr'de psikopat çok risk almaya deymez.

Bişey olmaz. Geçmiş olsun.

her iki türlü de sıkıntı. adamı dövsen başına kalır, dayak yesen gene baş ağrısı. en güzeli sinirlenmeyip yoluna devam etmek. iyisini yapmışsınız. ama polisin bir şey yapacağını düşünmüyorum.

konu nick uyumu diyemeden geçemedim.

soruya cevap: maalesef hiçbir şey.

2009 model accent'imle mutlu ve huzurluyum. Bugün milyoner olsam aracımı asla değiştirmem, önceliklerim başka şeyler olur. Kimse sıfır araba almamalı bu ülkede. Araba alıp da fiyatından yakınmayı başarı addediyoruz çünkü. Spor araçlara merakı olan ve karşılamaya bütçesi olan elbette lüks araçlara binmek isteyebilir ancak bu arzusunu vergiler makul seviyelere gelene kadar ertelemesi gerekiyor. Bu, sonraki nesillere karşı bir sorumluluktur; ağaç kesmemekle eş değerdir. Yoksa bu vergiler ne sabit kalacak ne de düşecek, artmaya devam edecek.

almam net

Alabilen alır neden almasın. Ben alamam ama bi adam 250k ya merco alıyosa da alsın tabi.

2,5 sene once aldım ama su piyasada almam. 100 bin buzdolabından bozma poloya 120 falan da golfe verilmez.

2013 model passat var sıfır aldığım ve hala kullandığım. eklentiler ile 90 bine gelmişti fiyatı. şimdi ikinci 120-130 bin civarı. aynı paketin sıfır olanları 190 binden fazla. 1 araba alınca 1 tane de devlete alıyorsun zaten vergilerle, bir de buna euronun mevcut kuru eklenince rezalet. bir ara yenilemeyi düşünüp, fiyatları duyunca kalsın gerek yok demiştim. Araba falan almam ikinci el bile olsa. Ev, araba falan almak resmen zulüm şu sıralar.

ikinci el almam. adamlar öyle güzel gizliyorlarki benim diyen ekspertizci anlamıyor sorunları. Sıfır alacaksın 50-60 bin km'de bir sıfırlayacaksın.

Alan illa bulunur. Milyon paran olsa onda birini verirsin bence çok da sıkıntı olmaz ama krediyle 5sene borçlanarak almazdım oyle bir araba.

Vermem. Asla sifir km almam. 120 bine araba alacak olsam da 120binlik 2.el alirim, sifir almam hicbir sekilde. Bir Golf'e 120bin de verecek degilim.
2.ele yonelir risk alirim.

Golf alana kadar Superb al. Şirket üstüne alabildiğim için ve vergi+gider avantajlarından faydalanabildiğim için sık sık alabiliyorum, başka türlü hayatta almazdım.

Aldik ford fiesta 12.senemiz doluyor.

Haklısınız. 0 km araçlar çok pahalı. Ancak, güven duyamadığım için 2.el araç alamıyorum. Mecburen 0 km'ye yöneliyorum.

Ben de 2. el araç asla almadım ve almam. Kesinlikle güvenmiyorum.

Kampanyaları takip ederseniz daha uygun fiyatlar yakalanıyor mutlaka.

Sıfır araç alırsam 2. elde kaybım her zaman fazla olacağı için almam, almıyorum da.

Sıfır arabaya ayırdığım bütçe varsa o paraya 1 yaşında ama o modelin ya da başka modelin daha dolu segmentini alırım.

Canım sıkılsa 1 ay sonra satsan normal şartlarda zarar etmezsin, ama sıfır öyle değil. Aldın mı uzun süre binmek zorundasın.

Yıllarca aynı arabaya neden bineyim?

aldım. babam sağ olsun o almış gibi oldu ama aldım sonuçta. borç yiğidin kamçısıdır. 20 ay da kredisi vardı sıfır faiz. ben aldıktan 1 - 2 ay sonra arabanın fiyatı 10k artmıştı. şimdi baktım da ben alırken dolar 3.10 civarıymış. şimdi olsa yine alabilirim herhalde diye düşünüyorum. daha zor olurdu belki de ama tok kapı sesi olsun ne bileyim şöyle olsun gibi takıntılarım yok. gücümün yettiğini alırdım.

aldık. alıyoruz. ben oslam almam ama ailem garanti vs geyiğine kendilerini daha iyi hissediyorlarmış, alıyorlar. iki önceki arabamız ikinci eldi, çok kronik problemler cıkardı, o yüzden soğudular.

aldım. alırım da. özellikle yeni araba kullanmaya başlayan kadınların sıfır araba kullanması gerektiğini düşünüyorum. yollarda kalma durumu yaşanmaması adına.

ilk arabam sıfırdı, 2. yi de sıfır aldım. uğraşmak istemiyordum ikinci elle. dizel otomatik astra 111.500 e aldım

aldım ama artık almam. 20-30bin'de ikinci el tercih ederim bundan sonra.

3 sene önce aldım. İkince el'e güvenmediğim için almıştım ama şimdi alamam.

Leon

2.el volvo s60

Sıfır araçlar için konuşacak olursak, belirttiğiniz rakam C sınıfı dizel araçlar için eşik bir rakam.
Mazda 3 hatchback dizeli değerlendirin derim.

ikinci el mercedes al trafikte sana saygı göstersinler.

O paraya ikinci el dizel mercedes anca a/cla serisi alabilir. Eger rahat satmak istiyorsan ve sıfır bakıyorsan sedan; corolla dizel, civic 0 dizel, octavia, megane, focus; ikinci el insignia dizel oto, volvo s60, hatcback olarak golf highline bakın.

Octavia sahibi olarak eğer hem içi hemde bagajı geniş olsun, yani cocuklu aileler için ideal olsun diyorsan , az yaksın , sedan olup ağır bir duruşu olsun diyorsan şiddetle tavsiye ederim.

skoda suberp 2017 boş paket.

İkinci el düşünürsen 2013 model f30 320i ED al keyfine bak.

Ortalama yakıtım şehir içi 7.4
Şehir dışı 6

V40

volvo s60 veya superb.

mazda 3 skyaktiv 1.5 d power sense (en dolu paket)

polo

Toyota corolla bulunabilir belki

ben de arabadan çok anlamam. ikinci el araba almam lazım önümdeki 2-3 ay içerisinde. ben inanılmaz geniş bir spektrumda ve fiyat skalasında bakıyorum.

ama bilenlere danıştığım zaman bana hep o modelin kronik bir sorunu var mı onu araştır dediler.

misal otomatik skoda octavia baktım, şanzıman sorunu var. kuru tip dsglerin alayı sorunlu.

kuru tip dsgleri listeden çıkarınca volkswagen grubu tamamen gitti. bye bye vw, bye bye seat, bye bye skoda.

dizel otomatik olarak da en son 2015 focus önerdi bir arkadaşım. ama daha bakmadım.

ben astra'da karar kılmıştım. kronik bir sorununu görmedim astraların.

siz de biraz forumlarda arabanın kronik sorunları var mı, kullananlar nelere isyan etmiş onlara bakın bence.

mini cooper bak.

otomatik vitesli alacaksan honda civic al.

Toyota al

kızlara herkes iyi davranıyor. nice guy sendromu diyoruz. e haliyle götü kalkan kız başka birşey arıyor. hence piç adam sendromu.

red pill başlığına alalım sizi

bunlara rağmen seviyor o çocuğu. ne biliyim çok yakışıklıdır, vücudu çok iyidir, penisi büyüktür, çok iyi sevişiyodur vs vs. bu hareketleri farklı yorumluyodur ya da

Bok gibi babaları var, annelerine terör estiren. Onu da matah bir şey, sevfi filan sanıyorlar işte. Üzücü bir şey.

Kızlara herkes iyi davranıyormuş asfhds

Duzenli sorulur bu soru:)

red g +1
kızın gözünde erkek adam öyle olunuyor. bu bilinç seviyesinde olmayanlarda bile erkek=barzo diye kodlanmış, onlara anormal gelmiyor. bir de işin içine kendine değer vermesi gerektiğinin öğretilmemesi girince ortaya böyle tipler çıkıyor.

tamam, koskoca toplumdaki cinsiyet algısını değiştiremezsin, ister istemez etkilenirsin. biz sanki fildişi kulelerde yaşayan arşidük müydük, o toplumun içinde doğup büyüdük. tamam, benim babam anneme değil vurmak, hakaret bile etmemiştir ama etrafımda vardı, "aa nasıl böyle bir şey mi var" demedim.

tüm bunlara rağmen insan biraz kendini geliştirir yav. yıl olmuş neredeyse 2020, kemikleri ufalanmış bilimkurgu yazarlarının insanlığın uçacağını tahmin ettiği yıllardayız; hala birey olamamış, başka bir insanın kendine zarar verdiğinin farkına varamayan, duygusal olarak birilerine bağlı olmak zorunda hisseden, özsaygısız insanların bu kadar çok olmasını sadece "toplum böyle işte ağbii" diyerek normalleştirmeyi kabullenemiyorum(ki genelde de ben yaparım bu yorumu ama normalleştirmem). bu kadar zor olmamalı insanın kabuğunu kırması, gözünü açması, neyin ne olduğunu görmesi; internet var binbir çeşit haberleşme var, bu kadar da izole yaşamıyoruz artık.

bilemiyorum altan, bilemiyorum...

karşılaştığın bir ya da birkaç vaka sonucunda tüm kadınları genelleyen tavrının da yan dairedeki erkeğinkinden bir farkı yok bence. cinsiyetçi ve ayrılıkçı bir yorum. kadınların mantığını ve tavırlarını sorgulama aşamasına geçmeden önce kafandaki fikirleri netleştirmeni, önyargılarını bir kenara bırakarak tutumunu düzeltmeni öneririm.

sert seks buluyor.

Zengindir ortamı vardır kızların erkekte aradığı sonraki hayatlarında kendilerini her türlü koruyabilmesi

sert seks buluyor diyen arkadaş için,

aynı bu anlatılan tipte bir erkek tanıdım, eski sevgilimin en yakın arkadaşının sevgilisiydi. çocukla ister istemez görüşüyorduk ayda 1-2 kere. hanzonun tekiydi, kıza bağırıyordu, azarlıyordu. daha sonra kız arkadaşımdan öğrendim ki erken boşalıyormuş, kalkmıyormuş doğru düzgün.

Olay parada bitiyor bence. Tip, davranış falan paranın yanında çok etkisiz. O adam çulsuz olsa suratına bakmazdı. Paranın da barzolukla ilişkisi yok değil.

Öyle tavırları olanda gizli homoseksüellik vardır. Aşağılık kompleksiz de serçe parmağı kadar penisten gelebilir.

kızın kezbanlığının ilgisi yok, kendini gerçekleştirememiş kadınlar- aslında erkekler de- güçlü karakterlerin yanında dururlar. sürekli. Şöyle bir etrafına bak herkes güce yakın durmak ister (güç sizinle olsun dostlarım)

mesela zamanında masonluğa böyle bir ilgi varmış, sonra da farklı akımlara....(şimdi isim isim rencide etmek istemedim, havlamalara karşıyım)

Aynı şey insan ilişkileri için de geçerli, bak mesela; güçlü karakterlere etrafında el pençe duran tipler vardır, kendilerini bu güçlü karakterle gerçekleştirebileceklerini zannederler, kadınlar da böyle. O erkeği karizmatik-çekici buluyor, taaki yeterince yakından bakıncaya dek. çünkü kime yakından bakarsanız bakın altında aciziyetin krallığını görürsünüz.

bu biraz da güzellik-yakışıklılık gibi birşeydir. sorsan teoride ''yok yeaa ne alakası var'' derler ama pratikte sürekli bi' yönelim.

Hep anlatmışımdır, dünyada şu an sevgili bulamayan erkekler; eğer kadın sayısı erkek sayısının 10 katı olsada sevgili bulamama ihtimalleri çok yüksek olacaktır. Ve bunun bütün sebebi de ''miras''dır. Miras vahşettir.

bu yüzden red phil blue phill meselesi değil bu pek, alfa beta muhabbeti değil. Filmlere-kitaplara bak mesela, sürekli yoksun olanı kazandıracak bir yapıda ilerler bu yapılar, mesela sürekli spora giden okul takımının kaptanı olan zengin bebesi, fukara çocuktan dayak yer hem de sürekli ? bunun türk-ingiliz kültürüyle filan alakası yok. Ve bu dayak atan mağdur ama mağrur karakter bundan zarar göreceği yerde bunun ekmeğini yer.

Yani normalde kadınlar kavgacı erkeklerden hoşlanmaz derler ya, hah işte aslında kadınlar gerçekten kaybeden erkeklerden hoşlanmazlar. Kavgayı kazanıyorsanız aslında kavgacı bir insan olmuyorsunuz otomatik olarak.

otomatik portakal.

edit: şöyle mousela yukarı kayarken bruce'un uzun cevabını farkettim, onu sonra okuyacağım daha okumadım ama bu bruce benim alternatif evrenlerdeki benliklerimden birisi olabilir, büyük ihtimalle benden daha çirkindir, tabi bilmiyorum. Şu başlıkta onun yazdıklarına dikkat etmen gerektiğini de tereddüt etmeden söyleyebilirim.

Tip ve parayla ilgisi yok. Öz güven ve ağzının laf yapması önemli. Sen kızın yanına gidip iki dakika konuşamazken elin piçi takır takır konuşuyor. Adamın ağzı öyle bir laf yapıyor ki bizim gibi ezik erkeklere "seni duvardan duvara çarparım" mesajı veriyor.
Birde bu adamlar hatun milletine sahte bir dünya yaratıyor. o dünyanın içinde hatun milletini kafalıyor.

Arkadaşlar giysi gibidirler. Üzerine oldukları sürece iyidirler ama en sonunda ya yıpranırlar ya da sen büyürsün...

benim hiç çok çok yakın arkadaşlarım olmadı.. arkadaşlığı ben kendi içimde 'birbirinin yalnızlığını gidermek için kurulan anlık çıkar ilişkisi' olarak tanımlıyorum. iki taraf da birbirinden faydalanıyor, güzel bi şey. ortam değiştikçe, zaman değiştikçe yeni insanlar buluyoruz. hiç de öncekileri aramadım.

bisiklete falan başla. gruplarla gez. güzel ortamlar ama ben sevmiyorum. ben sürüyorum kordonda yalnız başıma son ses müzik dinleyerek bt hoparlörden. araziye falan çıkıyorum hafta sonları. hobileri severim birden fazla var bende ama grupları sevmiyorum. insanlar bana göre değil. evden çıkmayı sevmiyorsan online oyun oyna. keyifli oluyor arkadaş da ediniyor insan. çok takılırdım eskiden. şimdi single player anca. en güzeli sevgili yapıp her şeyi onunla yapabilmek. öylesi de zor be abi. şans

@mehmed resat, görüşüne katılsam da benim için öyle olmuyor, ayrı yere koyuyorum bazı insanları.

@hasmetizm 2046, sorun şu ki, bisikletle tek başına seferihisar'a gidip gelen, bundan da inanılmaz zevk alan bir insanım zaten, gönül işlerim de rayında ama arkadaşlarımın da orada bir yerde durduğunu bileyim be ya :)

hangi şehirde yaşıyorsun?

ben de aynı senin gibiyim. ülke dışına taşınanlardan dolayı mağdurum. 2 yıldır çabalıyorum, arkadaş edinemedim. öylece tanıdıklıktan ileri gitmiyor. küçük yaşta arkadaşlıklar daha kolay oluyor, siyasi görüş net olmuyor, inançlar farklı olmuyor bir sürü şey. sonra arkadaş beğenilmiyor. akıllısı olmuyor, aynı ilgi alanlarını paylaşmıyorsun, sosyal medya gösterişçisi çıkıyor. olmuyor yani.

@i m cool with that, İzmir.

@pinkpeony, ben de bundan endişeleniyorum. Sanki şanslıymışım da şansımı kaybetmişim gibi.

mtb varsa takıl bana. izmir'deyim ben de.

Ortamını kendin yapacaksın. sen insanlarla dost olacaksın.

hiç dostum olmasa,telefonum hiç çalmasa
bir tek sen, sen olsaydın yanımda

www.youtube.com

@hasmetizm 2046, neden olmasın :)

okul bittikten sonra arkadaş edinmek sevgili edinmekden zordur.
sevgili yap.

Aranız madem yok gibi diğerleriyle, bir laf edip bozun bence aynı şey yaşanınca. X de aldırmıyor size ayıp ettikleri noktasında hak vermiyorsa yanlarında bulunmamaya bakarsınız.

Yok saymak değil ki bu. Bazı insanlar diğerlerinden daha renkli olduğu için herkes onlara odaklanır. Hiçbir şey yapmam. Ben de X Hanıma diğerleri gibi laf atarım.

bi masaya oturuyorsan görgü kuralıdır, selam verirsin. ayıp ediyorlar. ben olsam @haykrs... gibi bi fırsatını bulur bozardım, biz de buradayız diye. xin yerinde de olsam seni de muhabbete dahil ederdim. o da ayıp ediyor. arkadaşın masadan sessizce kalkıp giderken hiç mi fark etmezsin?

@olutaklidi
"biz de buradayız" diyecek oldum çok defa ama bu sefer de kiskaniyo gibi algılanmaktan çekindim. kıskançlıkla ilgisi yok ama öyle algılayacaklar muhtemelen.

Belkide sıkıntı sizdedir. Soğuk ya da içine kapanık bir insansınızdır.

Mekan arkadaşlığı böyle.

X'e selam verdiklerinde 'biz de buradayız' yerine pozitif bir tepki verirsen daha iyi olur. Diğerlerini muhabbete davet edebilirsin.

Bir de sürekli aynı kişi veya kişilerle takılmaktansa olabildiğince tanışmaya açık olup, diğer insanlara selam verip uygun durumda muhabbet etsen bunlar başına gelmez. İlla kafa dengi diye bakmamak da lazım. X olmasa ne yapacaktın?

Problem daha ziyade sende gibi görünüyor. Kendini biraz sosyal olarak açık tut. 'Profesyonel' ol.

@komanda kani var bende
soğuk bi yapım var evet ama varlığınız umursanmayınca içe kapanıklık kaçınılmaz oluyor. mesela diğer arkadasımla çok rahat iletişim kurabiliyorum. kasilmiyorum. ama onlar olunca sohbete dahil olamiyorum.

@idexo
bende de problemler var ozellikle sosyal iliskilerimde. inkar etmiyorum ama yapılan şeyin sadece benim soğuklugumdan kaynaklandıgını da düşünmüyorum.

ama öneriniz mantıklı geldi. kalabalıklara karışmak lazım.

Ben olsam bir daha o gruptaki kimseyle takılmazdım. Takılıp da sinir katsayımı mı yükselteceğim?
Ha gerçi benim dediğimi yaparsan da benim gibi arkadaşsız kalırsın afshs.

" kendimi o gruba ait hissettmiyorum ama o arkadasimdan dolayi da gruptan da çikamiyorum. " siz böyle düşünüyosanız, onlar da öyle düşünüyor işte. karşılıklı.

siz hep arkadaşınıza hitap ediyosanız sosyal ortamda gruba dahil olamazsınız tabii.

@ghilleinthemist
yani görmezden gelindiğim umursanmadığım için gruba ait hissetmiyorum.

o arkadaşima hitap ediyorum derken onunla iletişim kurabiliyorum çünkü o da benimle kuruyor, beni dinliyor ya da beni görmezden gelmiyor. diğerleri aksini yaptığı için de ben yakınlık gösteremiyorum onlara.

Ben burada, diğerlerinden çok, x'e takıldım biraz. SOnuç olarak, iki tarafa da yakın olan x'se, sizi muhabbete dahil etmek, diğerlerinin size hayalet muamelesi yapmasını engellemek de, nezaketen x'in görevi.

on, on beş yaşında d segment benzinli araba al. mesela toyota avensis. lpg'li oldu mu o kadar acıtmaz.

clio

değişen takıntım boya takıntım yok ama lpg takıntım var ya onu yazmayı unutmuşum :(
bi de o yaşta araba şimdi bilemedim ya. d segmentine kaçar mıyım onu da bilemedim.

Ford mondeo.

Kia ceed dizel otomatik 2010-12 civarı bakabilirsin. 45-55 arası malum sitede.

Söylediğiniz özellikler mazda 3'ü işaret ediyor. İsterseniz araştırabilirsiniz. Mazda3 hb dizel size uyar.

Mitsubishi lancer aradığınız her şey için kafi.

Auris yarı otomatik ama

Bütçeyi yazmamışsın, Ferrari Testarossa öneriyorum bu yüzden

Honda civic al hocam. Bütçene uygun bi modelini illa ki bulursun

Beni niye beğenmiyorsun hih

2014 model ve üzeri peugeot 308. Sorunsuz sıkıntız araç, mis. 15 sene öncesinin bilgisiyle "fransızdan uzak durucan" diyenleri skleme. ağır araba falan diye de çok takılma. iki nokta arasında güvenli taşısın, eli yüzü düzgün olsun yeter işte. zaten tek başına kullanacaksın anladığım kadarıyla. büyük ve ağır araca ihtiyacın yok.

agir araba isterim konfor, sessizlik onemli diyorsan d segmenti bakman lazim. ben japoncuyum, 2010 uzeri subaru legacy, mazda 6,honda accord tavsiye ederim.

Sebebini tespit etmek lazım, mideden olabilir, burundan olabilir vs.

(emre mutlu mode on)

-cisin ne renk?

alerjik olabilir. bir alerji uzmanina gidip test yaptir.

Sinüzit olabilir.

geçen hafta gittiğim kbb doktoru geniz akıntımın geçmesi için burnuma tuzlu su çekmemi tavsiye etti.

soru sahibi olarak ben de merak ettim, evet.

Bunlardan biri olmak için dm'e bekliyorum, adım Samuel 25 yaşım

Ciddili: bi arkadasim direkt dumduz yurumustu bi kiza duyurudan. Baya sohbet muhabbet bulusma şeklinde ilerledi. Arada fotograf falan atıldı tabi.

@ghilleinthemist ben de duman yoluyla anlasmalarini beklemiyordum zaten klfhj. @acemi'nin cevabi cok spesifik mesela boyle cevaplar bekliyorum, gercek olanlarini tabii (paylasmak isteyen olursa)

duyuruya bak sen :) çok şaşırdım ben de.

bana (başka bir kullanıcı adı kullandığım bir zamanda) duyuru'dan iki üç defa yürümüştü erkekler (erkeğim) cinsiyetimi söylediğim saniyede bıçak gibi kesiliyordu duyarlı mesajları...

İfşa ardından mesajlaşma, zirvede tanışma, aynı duyuru grubuna(whatsapp, telegram) girip sohbeti ilerletmek şeklinde başlayan ilişkiler biliyorum.

sözlükte fuckbuddy'lik müessesesinin gayet iyi işlediği bir yerde, duyuruda insanların birbirleriyle tanışıp, sevişmesi niye bu kadar şaşırtıcı geliyor ki? :)

ben burdan birisiyle sevgili olmadım fakat sözlükten oldu. duyurudan karşı cinsten tanıştığım insanlar da oldu. herşey mesaja bakar. adabıyla belli bir seviyede tutunca gerisi geliyor.

@umutko’ya ek yapayım ifşada seni beğenip sonra yürüyen de çok oluyor, bi ara ifşa yapmıştım da yaklaşık 1 ay yankıları sürdü :D mesela başka bi duyurumla veya cevabımla alakalı 2 mesajdan sonra “Sen güzeldin di mi” (true story) :D “Hiç ifşa yaptın mı hiç aa dur hatırladım şu kısa sarı saçlı kız sendin değil mi” gibi bir sürü mesaj aldım. Bi de ifşa yapar yapmaz mesaj atanlar var, birileriyle tanışmak baya kolay yani ama bence bunlar tatlış değil xD Bir konuyla alakalı uzun süre konuşup arkadaş da olabileceğimi bildiğim insanlarla hiç yürüşmeden tanışmak/görüşmek daha çok hoşuma gidiyor, eski sevgilimle de böyle tanışmıştık duyurudan.

millet sevgili, fakbadi bulur ben de sözlükte asker arkadaşımı bulurum anca. vay be.

İfsada gordum begendim seni dedim tesekkur etti bulusalim bi goruseim dedim cevap vermedi sonra ben de bi foto attim tabii gormeden bir sey dememekte haklisin dedim iki kem kum etti sonra bulustuk sonrasi oyle.

"merhaba, ben seni çok seviyom" tarzı bir şey mesaj atmıştı yazdıklarımla ilgili olarak. cevap verdim. ilk birkaç hafta dalga geçtiğini falan düşündüm. sonra hoşlaştık. sevgili olduktan sonra sordum ben, "o neydi gız, ne alaka?" diye. "başta sadece yazdıkların hoşuma gidiyodu, tanışmak istemiştim. konuşunca aşık oldum" dedi. sonra terk etti sjfjsk

Biz bi zirve için mesajlaştık, öncesinde buluşalım birlikte gideriz diye sözleştik. Sonrası da geldi işte :)

Bir de bize laf söylüyor bu insanlar. Duyuru'dan kız tavlıyorsun diye.

Kendiniz yapıyorsunuz yahu, bi kendinize bakın?

Neyse cevabım;

Gayet basit. Mesaj atarak başlıyor.

Ben de baya denk gelirdim ve "Nasıl ya yuh" falan derdim. Büyük konuşmamak lazımmış.

Bazı bazı konuşuyorduk burada. Basit birkaç konu üzerine. Zaten genelde aynı duyurularda falan hep denk gelirdim nickine. Mesai öldürmek konusunda üzerimize yok şimdi düşündüm de.

Daha sonra ben buraları bi bıraktım. Hafif atlatılan bunalım dönemimdi. Bir gün buralardan birisi bana ulaşmak istemiş, o da sözlükten mesaj attı. Noldu niye gittin vs diye başlayan konuşma bir iki buluşma sonrasında güzel bir hal aldı. daha da detay vermeyeyim lütfen ama.

genelde ifşalarda isimleri kaydediyorlar bu kişiye yürünür buna mesaj atılır bunun sevgilisi var vs gibi sonra bekliyorlar bir süre sonra duyuru yada cevap yazınca fırsat bilip duyar kasan da oluyor yavşayan da oluyor o an ki duygu durumuna göre ya buluşuyorlar yada kestirip atıyorlar.

Başıma tabi ki böyle olaylar gelmedi ama bunu yapanların varlığını biliyorum.

selam, sizi çok beğendim dersin. götü kalkık, sorunlu bir tip değilse niyetini açıkça söyler zaten. sana şans verir. değilse reddeder ama reddedilmekte kötü olur. :( beterin beteri var birde seni gördükten sonra reddederse işte onun altından kalkılmaz. :D en iyisi hiç bulaşmamak.

ifşada gördüm beğendim. pusuda bekledim. yürüdüm ve düşürdüm :')

bir keresinde duyurudan iki kıza yürümüştüm. iyi de gidiyordu aslında muhabbet.

abi sonra bunlar arkadaş çıktı. güzel bir sürpriz yaptılar.

bu da böyle bir anımdır.

Millet canavarmış da bizim haberimiz yokmuş. Duyurudan evlenen var mıdır acaba?

ifşada gördüm yürüme amacım yoktu alakasız konulardan konuşuyorduk zaten daha önceleri ara sıra oradan da öyle gitti işte bi baktım neler olmuş neler ben de şaşkınım.

Görmeden, hiçbir amaç taşımadan gidip tanıştığım çok oldu. Gerisi karşı taraftan gelen ilk adım. Bir zamanlar beğeniliyordum, evet.

ikisini de yakalayıp bir temiz dövün. yaklaşamasınlar bir daha çocuğa. bu arsızlara başka çözüm yok. polis, yargı falan uğraşmaz türkiyede böyle şeylerle.

mesajlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulunun.

savcı beye kardeşi de götürün, tehdit telefonlarını da söyleyin.

mesajlar olduktan sonra başka bişeye gerek yok zaten.

Fotoğrafçı kardeş +1
Hiç dövmeli aksiyonlara girmeyin verin savcıya uğraşsın

polis bişey yapmaz, polisin bişey yapmaması meşhurdur zaten.

adam öldürüyolar yetişin dersin, öldürsün ondan sonra geliriz der.

müsait bi zamanda gideceksin savcılığa yazacaksın orada dilekçeni, kardeşi de götüreceksin yanında, suç duyurusunda bulunulacak bitecek gidecek.

polisin bişey yapması için canının istemesi lazım. ya da en basitinden bıçaklı bi saldırı, öyle ufak tefek darp olaylarında da tenezzül etmiyor bizim polisimiz.

Bu iki çocuk aynı okulda mı peki? Eğer öyle ise okulu milli eğitime şikayet ederseniz müfettiş yolluyorlar. Okul yönetimi tutuşuyor ve sorunu çözüyorlar.

Maalesef iki çocuk aynı okulda değil, hatta tehdit eden çocuk bizimkinin yolunu kesmek için yolunu değiştiriyormuş.

Bir temiz dövmek+1 o zaman. Hak ediyor böyleleri.

Savcılığa suç duyurusu +1, bir de devlette iyi bir yerde olan tanıdık bulun yardımcı olsun. Olmadı olayı sosyal medyaya verirsiniz.

öğretmenler dövdüğü zaman ortalığı ayağa kaldıranlar dövün çocuğu diyor. Şaka mısınız?
Dayakla birşey hallolmaz. Milli eğitim ve öğretmenlerle de konuşmak çözüm olmaz. Çünkü; öğretmenlerin bir yaptırımı yok.

Savcılık +1
Ama döveceksiniz de tabi ağzını burnunu kırmayın ama 1 kez de dövmeyin. Tek dayakla bitmez kolay kolay. Arada bir de görünün, bitmediğini anlasınlar.
Önce savcılık tabi.

arayıp çocukları akıllı olun g*tünüzü keserim de.

Galeriden alirken daha dikkatli olman lazim. Abim istanbul bagcilar da galeridan aldigi arabaya 2 hafta sonra 2500 lira masraf yapti.

Araca ekspertiz yaptir. Neyi var neyi sana rapor olarak veriyorlar. Bu marka araclari taniyan bir tamirciye goster. Alinip alinmayacagini o sana soyler.

200 000 deki dizel aracın geçmişi önemli. turbosu, enjektörleri zinciri ne durumda bakılması lazım. bu saydıklarımda arıza çıkarsa her biri en az 1000 tl gibi meblağlar ile yapılır. o yüzden tanıdık bildik bir ustanın motoru dinlemesi 5-10 dk sürmesi lazım ki risklerin çoğunu elesin.

araştıracak zaman varsa citroen forumuna da bakın bence(var mı bilmiyorum ama).

Alınmaz. Başka bir modele bak

@acemi

Kullanilmamis da olabilir o kadar, 4 yillik arabanin 3000 km'de oldugunu gordu bu gozler. Sahibi tanidik yani.

Ekspere gostermeden alma +1

200 yalan arti bir.o yasta arabanin dizelini almak akil kari degil.ayni kasanin benzinlileri zaten cok az yakiyor.ekonomik olsun diye dizel alip agir masrafa girebilirsin.

isminden dolayı bile alınmaz. saxo diye araba mı olur lan.

(Barın ağırlığı da dahil tabii ki)

Kaç set kaç tekrar yaptığınızı da yazarsanız güzel olur :)

Mobilim editleyeyorum affola.

barın ağırlığını neden dahil ediyoruz ? 60 kg maximum 5 tekrar.

istersem tek kerede kaç kg kaldırıyorum bunu öğrenmek için 60 ın üstüne çıkarım. ancak değmez abi. sırtı beli falan riske atıyorsun. onun yerine kontrollü yükselmek daha iyi.

@charlotte dahil edilerek söylenir genelde.

210 kg x2
180 kg x6

70 kg x10 ile başladım 10 ay önce. 5 senedir spor yapıyorum deadlift ypamaya 10 ay önce başladım. Squatım zayıf ama 150 kg üstüne çıkamıyorum.

Bu arada bu yazdığım tekrarlar en iyi formumda olduğum zamanlar. Diyet döneminde bu ağırlıkların yanına yaklaşamıyorum.

Bir kere bu hareketi yaparken diskimi kaydırdım. Bir ömür 50 kilodan fazla basacağımı sanmıyorum

fazla ağırlık gerizekalı işi, götüne güvenen düşük ağırlıklarla zıplayarak çok tekrar yapar, oturduğu yerden şişen adamlar sporcuyum diye geziniyor

Dikkat edin çok basacağız derken belinizi elinize alırsınız.

120 kg 1 set 5 tekrar

1 senedir falan deadlift yapıyorum. haftada 1 kez.

Bence alınmaz

arabaya, durumuna, fiyatına göre değişir.

alınır tabi neden alınmasın.